2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 16.12.2019 günlü yasa teklifi ile eklenmek istenen Ek 2 ve 3.madde ile Geçici 15. Maddenin değerlendirilmesi
20.12.2019
16.12.2019 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan torba yasa teklifinin 5. 6 ve 7. Maddeleriyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na Ek 2 ve 3.madde ile Geçici 15. Maddenin ilave edilmek istenmektedir. Yasa teklifinin altında dört (4) iktidar milletvekilinin imzası yer almaktadır.
YASA TEKLİFİ NELER GETİRMEKTEDİR.
Ek 2. Madde teklifinde
‘Arsa Ofisince 8.12.2004 öncesi yapılan kamulaştırma işlemlerinde davacı ve davalı sıfatı TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait olacaktır.’ Mevcut yasal düzenlemede bu tür davalarda davacı ve davalı (husumet) TOKİ’dir.
Ek 3. Madde teklifinde
‘ 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun ve 2942 sayılı yasanın mülga 16-17. Maddeleri uyarınca kesinleşmiş mahkeme kararı ile idare adına tapuda tescil edilen taşınmaz malikinin kamulaştırma bedelini almaması nedeniyle açtığı kamulaştırmasız el atma davalarında bedelin tespiti yöntemi şu şekilde değiştirilmek istenmektedir. Öncelikle taşınmazın idare adına tapuda tescil tarihindeki değeri tespit edilecek ve bu bedel açılmış ve açılacak kamulaştırmasız el atmaya dayalı bedel davasının dava tarihine TÜİK endeksi ile güncellenecektir. Mevcut durumda taşınmazın davanın açılış tarihindeki güncel rayiç değeri mahkemelerce tespit edilip hak sahibine ödenmektedir.
Geçici 15. Madde teklifinde
‘ Mevcut TOKİ’nin davacı ve davalı olduğu kamulaştırmasız elatma davalarında TOKİ hasım olmaktan çıkarılarak TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı davacı ve davalı sıfatına sahip olacaktır.
Asıl önemlisi de ödenmeyen kamulaştırma bedellerinin kamulaştırmasız el atma davaları kapsamında idareye karşı açılmış ve devam eden davalar, Ek 3. Maddede yer alan kamulaştırma bedelinin tespiti yöntemi uygulanarak sonuçlandırılır diyerek yasanın geçmişe yürütülmesi talep edilmiştir.
YASA TEKLİFİNİN MADDELER HALİNDE KISA DEĞERLENDİRMESİ;
Ek 2. Maddedeki düzenleme mevcut TOKİ ‘ye güvensizliğin işareti olduğu gibi 2942, 2004 sayılı yasalarla düzenlenen haciz yasağı, harçtan muafiyet, teminat istenmemesi gibi Bakanlığa ait hukuki zırhlar getirilmek istenmektedir. Halbuki Arsa Ofisi Müdürlüğü’nün halefi 1164 sayılı yasa gereği TOKİ’dir. Bu davaların TOKİ tarafından takibi gerekir.
Ek 3. Madde teklifinde
Kamulaştırmasız el atma davalarında bedelin tespiti yöntemi ‘şuyulandırma bedeli’ davalarında olduğu gibi değiştirilmektedir. Çok açıktır ki, yeni kamulaştırmasız el atma davalarındaki bedelin belirlenmesi yöntemi usulsüz kamulaştırma yapılarak mülkü elinden alınan taşınmaz maliki aleyhinedir. Mevcut düzenlemede kamulaştırma bedeli 2942 sayılı yasanın 11. Maddesine göre belirlenmekte, aynı yasanın 10. Maddesine göre idarenin açtığı davalar ve malikin açtığı kamulaştırmasız el atma davaları ayrımı olmadan belirlenmekteyken artık ikili bir ayrım getirilmektedir. Bunun eşitliğe aykırı olduğu açıktır. İdaren, el atma tarihinden bu yana mülkü kullanmasına hatta satmasına rağmen, malikin ise mülkündeki tasarrufunu engellemesine rağmen kira bedeli ödememektedir. Türkiye’de gayrimenkulün değer artışı her zaman TÜİK ‘açıkladığı enflasyon’ dan yüksek olmuştur. Kaldı ki TÜİK’in belirlediği TÜFE enflasyon oranı, tüketicilerin tüketimine sunulan nihai ürünlerden oluşan sepetin iki dönem arasındaki değişimini gösterirken, ÜFE enflasyon oranı ise üretim sürecinde girdi olarak kullanılan ürünlerin iki dönem arasındaki fiyat değişimlerini göstermektedir. Bu nedenle taşınmazın değerinin belirlenmesinde dikkate alınamaz.
‘Tescil tarihi itibariyle belirlenecek değerin Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksleri ile dava tarihine göre güncellenmesi yöntemi uygulandığında, malikin dava tarihinde talep edebileceği rayiç değerin çok altında olacağından adil bir dengeden bahsedilemez. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi tablosu taşınmazın değerini saptama yönünden objektif ölçüt olarak alınamaz. Endeksin taşınmazlaın değerlendirilmesi ile ilgisi yoktur.’ Anayasa’nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, idarenin mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler nedeniyle oluşan zararların tazminini gerektirir. Bu müdahale taşınmazın mülkiyetine el konulması şeklinde gerçekleşmişse zarar, taşınmazın gerçek bedeli ödenmek suretiyle karşılanabilir. Görüldüğü gibi TÜİK, taşınmazın değer artışına dair bir belirleme yapmamaktadır. Teklif yasalaşırsa gayrimenkulün mevcut yasalara göre dava ile belirlenen değeri yüz (100) birim ise teklif sonrası bir (1) olacaktır.
Anayasanın 46. Maddesinde ‘ Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir. ‘ Bu yeni hesap yöntemi Anayasanın 46. Maddesinde yer alan taşınmazın gerçek karşılığı değil ‘pul parası’dır. Kamulaştırma bedeli ödenmeyen maliklerin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’ye ek 1.Protokolün Maddesi (10.3.1954 tarih ve 6366 sayılı Kanun ile onaylayarak Türk Hukuk Düzeninde yürürlüğe konmuştur.) ile Anayasanın 35. Maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683.maddesinde yer alan mülkiyet hakkının özüne dokunulmuş, göstermelik bir bedel ödenmeye çalışılarak maliki mülkiyet hakkından yoksun bırakmak istemektedir. Ezcümle yasa teklifiyle getirilmek istenen kamulaştırmasız el atma davalarında tazminatın hesaplama yöntemi açısından Anayasa’ya , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesi ve ek 1. protokol ve Türk Medeni Kanun Hükümlerine apaçık aykırıdır.
Kamulaştırmasız el atma, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, Esas: 1956/1, Karar: 1956/6 İçtihadına göre idarenin işlediği bir ‘haksız fiil’ Hesaplama yöntemi, hukuka açık bir biçimde aykırı davranan idarenin bu davranışını ödüllendirme anlamına gelir. Teklifle ; Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılabilecek tazminat davalarının önü bu şekilde fiilen kapatılmak istenmektedir.
Hatırlatmak isteriz ki, Anayasa Mahkemesi 11.2014 tarihli 2013/95 E. 2014/176 sayılı kararı ile 6487 sayılı yasanın 22. Maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olup benzer bir düzenleme yumuşatılarak değiştirilerek yeniden yasa teklifi ile TBMM’ye getirilmiştir.
Geçici 15. Madde teklifinde
Hukuk devletinin en temel ilkelerinden olan ‘ kanunun geriye yürümezliği’ ‘hukuk güvenliği’ ‘ adalet’ ilkeleri göz göre göre çiğnenmiştir. Ne adına , yasa teklifinin gerekçesinde yer alan idarenin ‘fahiş tazminat ödememesi ‘ için ’ ! Biz hukukçular ‘patron devlet’ değil ‘hukuk devleti’ görme arzusundayız.
Anayasanın 2. Maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. AYM kararlarında ve öğretide sıklıkla vurgulandığı gibi ; Hukuk devleti, kendini hukuk ile bağlı gören devlettir. Hukuk devletinde yasa koyucu, yasa yaparken kendini sadece anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de bağlı görmelidir. Mevcut davalara da yasayı uygulamak davacıların kazanılmış haklarının ihlalidir. Hukuk devletinde kural olarak kanunlar yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulanırlar yani ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.
TBMM, yasa yaparken Hukuk güvenliği sağlamalı, öngörülebilir kurallar koymalıdır ki, maç başladıktan sonra ve idare lehine maçın kuralları değiştirilemez. Yasa teklifi ile yargılamada kamulaştırma bedeli almayan malikleri, haksız olan idareye karşı dezavantajlı duruma sokmakta adil yargılanmayı ortadan kaldırmaktadır.
Malik, dava açtıktan sonra tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesi gerekir, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınması gerekir, hukuk güvenliğinin gereğidir.
Teklif; hukuk güvenliği kapsamında ‘ Yasaların Geriye Yürümezliği İlkesi’ ‘ Kazanılmış Hakların Korunması ilkesi’ ve malikin mülkiyet hakkını zedelenmektedir. Yasa teklifi özellikle TOKİ’ye karşı açılan kamulaştırmasız el atma davalarını yani belli bir dava türünü hedef almakta, idarenin ödeyeceği tazminat külfetinden kurtarmaya dönük olup hukuki temeli bulunmamakta tabiri caizse teklif ısmarlamadır. Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca biz avukatların ‘hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak, Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.’ şeklinde amacı var olmakta olup bu kapsamda teklife dair değerlendirmemi kamuoyunun bilgilerine sunmaktayım.
Tevrat DURAN, Avukat
(İstanbul Barosu-24851)
3 Yorumlar
BİR AVUKAT OLARAK ÇIKAN BU YASALARA KARŞI BAROLARI NASIL ÖRGÜTLÜYORSUNUZ YADA BAROLAR BU YASALARA KARŞI BİR ÇALIŞMA YAPIYORMU SAYGILAR
Avukat Bey,Temyizde davam arşivde görünüyordu geçen hafta dosya durumu İncelemede yazmaya başladı.Ne zaman incelemeden çıkar ve sonuçlanır?
Yaklaşık 3 ay içinde sonuçlanır